Merhaba. Genellikle olduğu gibi bu seferde anılarımı anlatacağım. Bu seferki gezimiz Osmanlı’nın 2. başkenti olan Edirne…
Sabah telefon çaldı. Edirne’ye gideceğimi unutmuştum. Arayan halam “Geç kaldınız.” diyor. Hemen kalkıp beş dk. içinde hazırlandık. Arabaya bindik ve halamla Defne’yi( Kuzenim.) aldık. Okula gittik. Arkadaşlarımı gördüm. Ve arabaya doluştuk. Daha doğrusu otobüse. En arkaya oturdum ve yanıma Ayşe’yi aldım. Onun yanında Hakan, Hakann’ın yanında Öner. Biz dans ediyoruz, konuşuyoruz. Gidiş çok eğlenceli geçti. Edirne’ye geldik sonunda. Size orada gezdiğimiz yerlerden topladığım bilgileri yazayım.
Lozan Anıtı:
Osmanlı devletinin sıkıntı çektiği zamanlarda Balkan savaşları ve Çanakkale savaşları çıktı. Çanakkale boğazını geçemeyen İngilizler, askerlerini geri çekiyorlar , ancak sonradan İstanbul’a yolluyorlar. 19 mayısta Türkiye ayrı bir devlet oluyor yani sınırlarının büyük bir bölümünü çiziliyor. Lozan antlaşması imzalandığında imzalandığında Karaağaç alınıyor (Karaağaç Yunanlılardan savaş tazminatı olarak alınmıştır ve Türkiye’nin meriç nehrinden sonraki tek yeri.). Karaağaca yapılmasının nedeni bu. Bu anıtın çevresinde üç tane sütun var. Bunlardan en kalın olanı Asya’yı, orta boyda olanı Avrupa’yı, en ince olan ise Karaağacı temsil etmektedir.
Edirne Sarayı :
Edirne sarayı için “Yok” diyebiliriz. Çünkü Rus işgalinde cephaneymiş burası. Türkler akıllıca bir hamle yapmış ve Rusların eline geçmesin diye burayı uçurmuş…
Selimiye Camii :
Mimar Sinan Kayseri’den bir aileden alınmış. Topkapı’daki bir okulda okumuş. Savaşlara katılmış. Savaşlarda gerektiğinde köprüler yapmıştır. Süleymaniye Cami’sine “Kalfalık eserim.” demiş. Selimiye Camisinede “Ustalık eserim.” demiş. Ve Selimiye’yi 90 yaşında yapmış. O kadar büyükki Edirne’nin dışından bile görmek mümkün. Selimiye’nin kubbesi Ayasofya’nınkinden daha yüksek ve derin. 31,50 metre çapındaki kubbe sekizgen şeklindeki gövde üzerine oturmuş( Üç kişi birbirini görmeden şerefeye çıkabiliyor.). Birde Selimiye’de ters lale var. İşte bununla ilgili rivayetler:
* Mimar Sinan’ın kalfası mermeri ters koymuş ve ters lale olmuş.
* Yapılırken yokmuş ancak sonradan ilahi bir işaret olarak oluşmuş.
* Selimiye’nin yapılacağı yerde lale bahçesi olan bir kadın varmış. Evini ve bahçesini vermek istememiş. Israr edince kabul etmiş. Ama demiş ki” Burada beni hatırlatan bir şey olsun. Yoksa evimi ve bahçemi vermem.” Mimar Sinan kabul etmiş ve kadının lale bahçesi olduğu için lale koymaya karar vermiş ama kadın ters davrandığı için de laleyi ters yapmış.
Not: Lale çok büyük, kırmızı bir lale değil. Uyarmadı demeyin.
Sultan ll. Bayazid Külliyesi:
Külliyenin korucusu Fatih Sultan Mehmet’in oğlu ll. Bayazid’tir. Osmanlı İmparatorluğunun 2. başkenti Edirne’ye bir darruşifa kazandırmak amacıyla temeli 1484 yılında atılmış ve 4 yıl gibi kısa bir sürede bitirilerek 1488 yılında hizmete açılmıştır.
Külliyenin kuruluşundaki ana amaç büyük şehir ,ikinci başkent, ticaret şehri Edirne’ye bir darüşşifaya(hastaneye) kavuşturmaktır.
Burada akıl hastaları için üç çeşit tedavi uygulanıyormuş.Bunlar:
-Müzik sesi.
-Su sesi
-Güzel kokular
Bu notları yazdıktan sonra dönüşümüzü anlatmak istiyorum.
Dönüşte muavin(host) imizle muhabbet ettik. Öner Burak ağabeye “2
saatlik kanka.” dedi. Biz yine Ezgi’yle birlikte öne gittik ama bu sefer Ezgi dans etmek istemedi arkaya geri döndük. Sonra Burak ağabey mikrofonu eline aldı. “Sesi güzel olanlar şarkı söyleyebilir.” dedi. Arka taraf bağırmaya başladı”Hazal, Hazal ,Hazal.” diye. Ben söylemek istemedim ilk başta sonra Ezgi “Hazal gel birlikte söyleyelim. Ben tek utanıyorum.” dedi. ben öne gittim. Ezgi’yle mikrofonu aldık, şarkıyı söyledik. Şarkı sanırım “tergrafın tellerine” idi. Ondan biraz sonra yine mikrofonu aldık. Yine yine yine… Artık iyice coşmuştuk. Alkışlamadıklarında “Alkış” diyebiliyorduk. Sonra Burak ağabey mikrofonu aldı ve şerkı söyledi sesi ne kadar güzelmiş. Kendiside sesi de Tarkan’a benziyor. Bizimlede şarkı söyledi. Eğer bu yazımı okuyorsa “Popstar Alaturkaya” katılmasını öneririm. Neyse bu seferlik bu kadar. Bir daha görüşmek üzere.
%100 Hazoş işi
Hazal çok güzel olmuş ben Ayşe hani “Ayşişko” dediğin çocuk , insan , kız, bu dünyada yaşayan,.. vb. İyi günleer…